Obezite Cerrahisi | Ankara Tüp Mide

Obezite Cerrahisi | Ankara Tüp Mide

Obezite son 40 yıldır gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyada giderek yaygınlaşmaktadır. Obezitenin gelişmesinde hem kişisel (genetik vb.) hem de çevresel faktörler rol oynamaktadır. Hareketsizlik, hızlı tüketilen yüksek kalorili diyet alışkanlıkları gibi yaşam tarzını etkileyen unsurlar, obezitenin yaygınlaşmasının başlıca sebepleridir ve gelişmiş ülkelerde pandemi düzeyindedir. Önlenebilir ölüm sebepleri içinde sigaradan sonra ikinci sırada gelmektedir. Örneğin vücut kitle indeksi 40-45 kg/m2 olan hastalarda yaşam beklentisi 8-10 yıl azalmaktadır. Bu, obezitenin ne kadar ciddi bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir.

Obezite Cerrahisi Nedir? Kimlere Uygulanır ve Riskleri Nelerdir?

Obezite cerrahisi, aşırı kilolu bireylerin kilo vermesine yardımcı olmak amacıyla yapılan cerrahi işlemleri kapsar. Bu yöntemler arasında en yaygın olanları mide küçültme ameliyatı, tüp mide ve gastrik bypass gibi prosedürlerdir. Obezite tedavisi olarak kabul edilen bu cerrahiler, genellikle vücut kitle indeksi (VKİ) 30 ve üzeri olan, diyet ve egzersizle kilo veremeyen hastalar için önerilmektedir. Ancak, her cerrahinin kendine özgü riskleri bulunmaktadır; bu riskler arasında enfeksiyon, kanama ve beslenme yetersizlikleri sayılabilir. Ameliyat sonrası kilo kontrolü ise, hastaların başarı oranını artırmak için önemlidir. Ankara obezite cerrahisi konusunda uzmanlaşmış sağlık kuruluşları, hastaların güvenli bir şekilde bu süreçten geçmelerine yardımcı olmaktadır. Eğer siz de obezite ile mücadele ediyorsanız, uzman doktorlarla iletişime geçerek doğru adımları atabilirsiniz.

Obezite cerrahisi nedir ve hangi durumlarda tercih edilir?

Obezite cerrahisi, aşırı kilolu bireylerin kilo vermesine yardımcı olmak amacıyla uygulanan cerrahi bir müdahaledir. Bu cerrahi işlemler, genellikle vücut kitle indeksi (VKİ) 30'un üzerinde olan, ancak diyet ve egzersiz gibi geleneksel yöntemlerle kilo veremeyen bireylere önerilmektedir. Obezite tedavisi sürecinde, mide küçültme ameliyatı ve gastrik bypass gibi farklı yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemler, midenin boyutunu küçülterek veya sindirim sisteminin bazı kısımlarını bypass ederek çalışır. Bu tür cerrahiler, sadece kilo kaybı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda diyabet, hipertansiyon ve uyku apnesi gibi obezite ile ilişkili sağlık sorunlarını da azaltabilir. Ancak, obezite cerrahisi sadece fiziksel bir çözüm değil, aynı zamanda yaşam tarzı değişikliklerini de gerektiren bir süreçtir. İşlem öncesinde ve sonrasında hastaların sağlık durumları dikkatlice değerlendirilmelidir. Bu noktada, ankara obezite cerrahisi gibi yerel merkezler, hastalara özel destek ve yönlendirmeler sunmaktadır.

Obezite cerrahisi yöntemleri

Tüp mide, gastrik bypass gibi yöntemler, obezite cerrahisi içinde en yaygın olarak tercih edilen seçeneklerdir. Tüp mide ameliyatında, midenin büyük bir kısmı alınarak ince, tüp benzeri bir yapıya dönüştürülür. Bu, hastaların daha az yemek yemesine ve dolayısıyla kilo vermesine yardımcı olur. Diğer yandan, gastrik bypass işlemi ise midenin bir kısmını bypass ederek, doğrudan ince bağırsağa bağlanmasını içerir. Bu yöntem, hem mide hacmini küçültür hem de besinlerin emilimini azaltır. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır; bu nedenle, hastaların kendi sağlık durumlarına ve hedeflerine uygun en iyi yöntemi belirlemek için uzman doktorlarıyla detaylı bir değerlendirme yapmaları önemlidir. Ayrıca, ameliyat sonrası süreçte düzenli takip ve destek almak, kilo kontrolü açısından büyük bir fark yaratmaktadır.

Tüp mide, gastrik bypass gibi yöntemler arasındaki farklar

Obezite cerrahisi, aşırı kilolu bireyler için etkili bir tedavi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Bu cerrahi işlemler genellikle, vücut kitle indeksi (VKİ) 30 ve üzeri olan hastalarda uygulanır. Obezite tedavisi sürecinde kullanılan başlıca yöntemler arasında mide küçültme ameliyatı ve gastrik bypass bulunmaktadır. Tüp mide ameliyatı, midenin bir kısmının cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilir ve bu sayede midenin hacmi küçültülerek daha az yemek yenmesini sağlar. Gastrik bypass ise, midenin bir kısmına bypass yapılarak ince bağırsağa doğrudan bağlantı oluşturulmasıyla gerçekleştirilir. Bu yöntem, hem midenin hacmini küçültür hem de besinlerin emilimini azaltır. Bu iki yöntem arasındaki en belirgin fark, ameliyat sonrasında hastanın nasıl beslenmesi gerektiği ve kilo verme sürecindeki etkileridir. Tüp mide ameliyatı sonrası hastalar, genellikle daha hızlı bir kilo kaybı süreci yaşarken, gastrik bypass yöntemi ile daha fazla kilo kaybı sağlanabilmektedir. Ancak her iki yöntemin de kendi avantajları ve dezavantajları vardır. Hangi yöntemin tercih edileceği, hastanın sağlık durumu, yaşam tarzı ve doktor önerileri doğrultusunda belirlenmektedir. Ankara'da obezite cerrahisi hizmetleri sunan birçok hastane ve uzman bulunmaktadır. Bu nedenle, doğru seçim yapmak için detaylı bir araştırma ve uzman görüşü almak büyük önem taşımaktadır.

Obezite cerrahisinin potansiyel riskleri ve yan etkileri

Obezite cerrahisi çeşitli avantajlar sunsa da, potansiyel riskleri ve yan etkileri de bulunmaktadır. Ameliyat öncesi dönemde yapılan değerlendirmeler, hastanın sağlık durumu ve cerrahi sürecin başarı oranı açısından kritik öneme sahiptir. Ameliyat sonrası kilo kontrolü sağlamak için hastaların yaşam tarzlarında köklü değişiklikler yapmaları gerekmektedir. Bu değişiklikler, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve düzenli fiziksel aktiviteyi içermektedir. Ancak, bazı hastalarda ameliyat sonrası komplikasyonlar gelişebilir. Bu komplikasyonlar arasında enfeksiyon, kanama, beslenme yetersizlikleri ve mide sızıntısı gibi durumlar yer alır. Ayrıca, hastalar psikolojik olarak da desteklenmelidir, çünkü ani kilo kaybı bazı bireylerde ruhsal sorunlara yol açabilir. Dolayısıyla, mide küçültme ameliyatı veya gastrik bypass gibi yöntemler düşünülürken, tüm bu risklerin göz önünde bulundurulması büyük önem taşımaktadır. Ameliyat sonrası süreçte hasta, doktorun önerilerine uyarak ve düzenli kontroller yaptırarak sağlıklı bir yaşam sürdürebilir.

Obezite ameliyatı öncesi değerlendirme süreci

Obezite cerrahisi, aşırı kilo problemi olan bireyler için kalıcı bir çözüm sunan tıbbi bir müdahaledir. Ancak bu tür bir ameliyat öncesinde, hastaların kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçmesi gerekmektedir. Bu süreç, hastanın genel sağlık durumunu, obezitenin nedenlerini ve cerrahi müdahalenin uygunluğunu belirlemek amacıyla gerçekleştirilir. İlk olarak, hastaların vücut kitle indeksi (VKİ) hesaplanır. VKİ, kişinin kilosunun boyuna oranlanmasıyla elde edilir ve obezite seviyesini belirlemede önemli bir kriterdir. Bunun yanı sıra, hastanın mevcut sağlık sorunları, önceki cerrahi geçmişi ve ailesel hastalıklar da dikkate alınır. Psikolojik değerlendirmeler de bu süreçte önemli bir yer tutar; çünkü obezite tedavisinin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal yönleri de bulunmaktadır. Hastalar, bu aşamada beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzları üzerine detaylı bir görüşme yaparlar. Bu sayede, ameliyat sonrası dönemde başarılı bir sonuç elde edebilmek için gerekli değişikliklerin neler olacağına dair bir plan oluşturulmuş olur. Ameliyat öncesi değerlendirme süreci, hastanın bu zorlu yolculuğuna hazır olup olmadığını belirlemek için kritik öneme sahiptir.

Değerlendirme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar

Ameliyat öncesi değerlendirme süreci, obezite cerrahisi için kritik bir aşamadır ve birkaç temel unsuru içerir. İlk olarak, hastaların fiziksel sağlık durumları detaylı bir şekilde incelenir. Bu inceleme, kan testleri, kalp sağlığı değerlendirmeleri ve diğer gerekli görüntüleme yöntemlerini kapsar. Ayrıca, hastanın obezite ile ilgili sağlık sorunları, örneğin diyabet, hipertansiyon veya uyku apnesi gibi durumların varlığı, cerrahinin gerekliliği açısından büyük önem taşır. Psikolojik değerlendirme, ameliyat sonrası dönemin başarıyla geçmesi için de gereklidir. Hastaların, yeni yaşam tarzına uyum sağlama yetenekleri ve motivasyonları değerlendirilir. Beslenme uzmanı ile yapılan görüşmeler, hastaların ameliyat sonrası beslenme düzenini anlamalarına yardımcı olur. Bu süreçte, mide küçültme ameliyatı, tüp mide veya gastrik bypass gibi farklı cerrahi yöntemler hakkında bilgi verilir ve hangi yöntemin hastaya en uygun olduğu tartışılır. Sonuç olarak, tüm bu değerlendirmeler, obezite tedavisi için en uygun yaklaşımın belirlenmesine yardımcı olur ve hastaların ameliyat sonrası kilo kontrolü için daha bilinçli bir şekilde hazırlanmalarını sağlar. Bu nedenle, sürecin her aşaması dikkatle yürütülmeli ve hastaların tüm soruları yanıtlanmalıdır.

Ameliyat sonrası beslenme düzeni nasıl olmalı?

Obezite cerrahisi, aşırı kilo problemi yaşayan bireyler için önemli bir tedavi seçeneğidir. Ameliyat sonrası dönemde obezite cerrahisi geçiren kişilerin beslenme düzeni, sağlıklı kilo kontrolü ve başarılı bir iyileşme süreci için kritik öneme sahiptir. Ameliyat sonrası, mide küçültme ameliyatı veya diğer yöntemlerle yapılan operasyonlar, hastaların yiyecek alımını önemli ölçüde sınırlar. Bu nedenle, beslenme düzeninin dikkatli bir şekilde planlanması gerekmektedir. İlk birkaç hafta boyunca sıvı gıdalarla başlayarak, zamanla yumuşak ve katı gıdalara geçmek önerilmektedir. Ayrıca, porsiyon kontrolü yapmak ve düzenli aralıklarla yemek yemek de önemlidir. Mide küçültme ameliyatı sonrası, protein alımına önem verilmesi, vitamin ve mineral takviyeleri ile beslenmeyi desteklemek, hastaların sağlıklı bir şekilde kilo vermelerine yardımcı olur. Obezite tedavisi sürecinde, yeterli sıvı alımının sağlanması ve gazlı içeceklerden kaçınılması, mideye zarar vermemek ve şişkinliği önlemek açısından önemlidir. Beslenme düzeninin yanı sıra, düzenli fiziksel aktivite de ameliyat sonrası kilo kontrolünde önemli bir rol oynar.

Obezite cerrahisi sonrası yaşam tarzı değişiklikleri

Ameliyat sonrası dönemde beslenme düzeninin yanı sıra, genel yaşam tarzında da köklü değişiklikler yapmak gereklidir. Obezite cerrahisi sonrası hastaların, sağlıklı alışkanlıklar edinmeleri ve bu alışkanlıkları sürdürebilmeleri, uzun vadede başarılı bir sonuç elde etmeleri açısından kritik bir faktördür. Öncelikle, düzenli egzersiz yapmak, metabolizmayı hızlandırmak ve kas kütlesini artırmak için önemlidir. Haftada en az 150 dakika orta şiddette fiziksel aktivite önerilmektedir. Ayrıca, stresi azaltmak ve duygusal yeme alışkanlıklarını kontrol altına almak için psikolojik destek almak da faydalı olabilir. Ameliyat sonrası kilo kontrolü sağlamak için, sağlıklı gıda seçimleri yapmak ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak gerekmektedir. Ankara obezite cerrahisi merkezleri, hastalara bu süreçte rehberlik eden beslenme uzmanları ve psikologlar ile destek sunmaktadır. Sonuç olarak, gastrik bypass gibi yöntemler sonrası sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, hem fiziksel hem de mental sağlık açısından büyük önem taşımaktadır.

Obezite cerrahisinin potansiyel riskleri ve yan etkileri

Obezite cerrahisi, aşırı kilolu bireyler için etkili bir tedavi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Ancak, her cerrahi işlemde olduğu gibi, obezite cerrahisi de bazı potansiyel riskler ve yan etkiler içermektedir. Bu cerrahi işlemler, genellikle mide küçültme ameliyatı, tüp mide ve gastrik bypass gibi yöntemleri kapsamaktadır. Bu yöntemler, hastaların kilo vermelerine yardımcı olurken, aynı zamanda bazı sağlık sorunlarına da yol açabilir. Ameliyat sonrası dönemde, bireyler beslenme düzenlerinde köklü değişiklikler yapmak zorunda kalabilirler. Ayrıca, bu süreçte vitamin ve mineral eksiklikleri gibi sorunlar yaşanabilir. Cerrahiden sonra bazı hastalarda enfeksiyon, kanama veya anesteziye bağlı komplikasyonlar da görülebilir. Dolayısıyla, obezite cerrahisi düşünen kişilerin, bu riskleri iyi bir şekilde değerlendirmeleri önemlidir. Uzman doktorlarla yapılan detaylı muayene ve değerlendirme, bu operasyonların güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesi için kritik öneme sahiptir.

Obezite cerrahisinin riskleri ve yan etkileri

Obezite cerrahisi, yaşam kalitesini artırma ve sağlık sorunlarını azaltma konusunda büyük bir potansiyele sahip olsa da, beraberinde bazı riskleri de getirmektedir. Ameliyat öncesi ve sonrası süreçte, hastaların sağlık durumları ve cerrahi yöntemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Obezite tedavisi sürecinde, mide küçültme ameliyatı veya gastrik bypass gibi yöntemler tercih edilebilir. Ancak, bu ameliyatların ardından hastalar, özellikle ilk aylarda, beslenme düzenlerinde belirgin değişiklikler yapmak zorundadır. Yetersiz beslenme, vitamin ve mineral eksikliklerine neden olabilir. Ayrıca, bazı hastalar, ameliyat sonrası dönemde kilo almaya devam edebilir veya ikinci bir cerrahi müdahale gerektirebilir. Ankara obezite cerrahisi merkezlerinde yapılan tetkikler ve muayeneler, bu riskleri minimize etmeye yönelik önemli bir adımdır. Hastaların, ameliyat sonrası kilo kontrolü ve yaşam tarzı değişimi konusunda da dikkatli olmaları, uzun vadeli başarı için kritik öneme sahiptir. Sonuç olarak, obezite cerrahisi düşünülüyorsa, tüm bu risklerin ve yan etkilerin dikkate alınması gerektiği unutulmamalıdır.

Ameliyat sonrası kilo kontrolü ve yaşam tarzı değişimi

Obezite cerrahisi, aşırı kilolu bireyler için etkili bir tedavi seçeneğidir. Ancak, obezite cerrahisi sonrası başarılı bir sonuç elde etmek için hastaların yaşam tarzlarını köklü bir şekilde değiştirmeleri gerekmektedir. Ameliyat sonrası kilo kontrolü, sadece cerrahinin fiziksel etkileriyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite düzeyi ve psikolojik durum gibi unsurları da içerir. Obezite tedavisi sürecinde, hastaların yeni bir yaşam tarzı benimsemeleri ve bu değişiklikleri sürdürebilmeleri önemlidir. Ameliyat sonrası süreçte, doktorlar genellikle hastalara özel diyet planları sunar. Bu diyetler, düşük kalorili ve besin değeri yüksek gıdaları içermelidir. Ayrıca, düzenli egzersiz yapma alışkanlığı da kazandırılmalıdır. Böylelikle, hastalar hem kilo kaybını sürdürebilir hem de sağlıklarını koruyabilirler. Ankara’da obezite cerrahisi uygulamaları yapan merkezler, hastalarına bu süreçte kapsamlı destek sunarak onların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktadır.

Ameliyat sonrası beslenme düzeni nasıl olmalı?

Ameliyat sonrası beslenme düzeni, mide küçültme ameliyatı ve gastrik bypass gibi obezite cerrahisi yöntemlerinin başarısı için kritik bir öneme sahiptir. Cerrahi müdahale sonrası, hastaların mide hacmi küçüldüğü için, daha az miktarda yiyecek tüketmeleri gerekir. Bu nedenle, protein ağırlıklı besinler, sebzeler ve tam tahıllar gibi besinlerin tercih edilmesi önerilir. Fast food, şekerli içecekler ve işlenmiş gıdalar gibi sağlıksız besinlerden kaçınılmalıdır. Aynı zamanda, yeterli sıvı alımına da özen gösterilmelidir. Ameliyat sonrası ilk haftalarda sıvı diyet uygulaması önerilirken, zamanla püre haline getirilmiş ve katı gıdalara geçiş yapılır. Hastaların düzenli olarak beslenme uzmanlarıyla iletişimde kalarak, bireysel ihtiyaçlarına uygun diyet programlarını takip etmeleri önemlidir. Bu süreçte, ameliyat sonrası kilo kontrolü sağlanması için hem fiziksel hem de psikolojik destek almak, hastaların motivasyonunu artıracaktır. Böylece, sağlıklarını koruyarak daha kaliteli bir yaşam sürdürebilirler.

Sıkça Sorulan Sorular

Obezite cerrahisi nedir?

Obezite cerrahisi, vücut ağırlığını azaltmak amacıyla yapılan cerrahi müdahalelerdir. Bu yöntemler arasında mide küçültme ameliyatı (tüp mide) ve gastrik bypass gibi işlemler yer alır. Obezite tedavisi, aşırı kilolu bireylerin sağlık sorunlarını azaltmayı ve yaşam kalitelerini artırmayı hedefler. Cerrahi sonrası kilo kontrolü için düzenli takip önemlidir.

Kimler obezite cerrahisi için uygundur?

Obezite cerrahisi, genellikle vücut kitle indeksi (VKİ) 30'un üzerinde olan ve geleneksel diyet ve egzersiz yöntemleri ile kilo veremeyen bireylere uygulanır. Ayrıca, obeziteye bağlı sağlık sorunları yaşayanlar da bu cerrahiden yararlanabilir. Ancak, her hasta için uygunluk durumu doktor tarafından değerlendirilmelidir.

Mide küçültme ameliyatı nedir?

Mide küçültme ameliyatı, midenin hacminin azaltıldığı bir cerrahi işlemdir. Bu yöntemle, midenin büyük bir kısmı çıkarılır ve geriye kalan kısım tüp şeklinde bir yapıya dönüştürülür. Bu sayede, hastalar daha az yemekle doygunluk hissi yaşar. Ameliyat sonrası kilo kontrolü sağlamak için düzenli takip ve sağlıklı yaşam tarzı önemlidir.

Tüp mide ve gastrik bypass arasındaki farklar nelerdir?

Tüp mide, midenin büyük bir bölümünün çıkarılması ile oluşturulurken, gastrik bypass, midenin üst kısmının küçük bir torba haline getirilip ince bağırsağa bağlanması ile gerçekleştirilir. Her iki yöntem de obezite tedavisinde etkilidir, ancak farklı mekanizmalarla çalışırlar. Hangi yöntemin uygun olduğu, hastanın sağlık durumu ve hedefleri doğrultusunda belirlenir.

Obezite cerrahisi sonrası nelere dikkat edilmelidir?

Obezite cerrahisi sonrası hastaların dikkat etmesi gereken en önemli husus, düzenli beslenme ve egzersiz yapmaktır. Ayrıca, doktorun önerilerine uymak, vitamin ve mineral takviyeleri almak, sıvı alımına dikkat etmek ve düzenli kontrolleri ihmal etmemek gerekmektedir. Bu faktörler, ameliyat sonrası kilo kontrolü için kritik öneme sahiptir.

Obezite cerrahisinin riskleri nelerdir?

Obezite cerrahisinin bazı riskleri bulunmaktadır. Enfeksiyon, kanama, anesteziye bağlı komplikasyonlar, mide sızıntısı ve beslenme yetersizlikleri en yaygın riskler arasında yer alır. Bu nedenle, cerrahi öncesinde detaylı bir değerlendirme yapılmalı ve hastaların cerrahiyi uygulayacak doktorun deneyimi göz önünde bulundurulmalıdır.

Obezite cerrahisi sonrası kilo kaybı ne kadar sürer?

Obezite cerrahisi sonrası kilo kaybı, hastadan hastaya değişiklik gösterir. Genellikle, hastalar ilk altı ayda en fazla kilo kaybını yaşarlar. Bu süreçte sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle desteklenen tedavi, kilo kaybını hızlandırabilir. Ameliyat sonrası yıl içinde önemli bir kilo kaybı sağlanabilir, ancak kalıcı sonuçlar için yaşam tarzı değişiklikleri gereklidir.

Ankara'da obezite cerrahisi için hangi hastaneler tercih edilmelidir?

Ankara’da obezite cerrahisi hizmeti sunan birçok özel hastane ve üniversite hastanesi bulunmaktadır. Hastaların, deneyimli cerrahlar ve uzman ekiplerle çalıştıkları, iyi bir hasta memnuniyetine sahip olan kuruluşları tercih etmeleri önerilir. Ayrıca hastane seçiminde, sağlık sigortası kapsamı ve sunulan hizmetlerin kalitesi de dikkate alınmalıdır.

Obezite cerrahisi sonrası hangi vitamin takviyeleri kullanılmalıdır?

Obezite cerrahisi sonrası, özellikle vitamin ve mineral eksikliklerini önlemek amacıyla takviyeler kullanmak önemlidir. Multivitaminler, D vitamini, B12 vitamini ve demir takviyeleri en yaygın olarak önerilenlerdir. Doktorun önerileri doğrultusunda düzenli olarak bu takviyeleri almak, sağlıklı bir iyileşme süreci için kritik öneme sahiptir.

Obezite tedavisinde cerrahinin etkisi nedir?

Obezite tedavisinde cerrahinin etkisi oldukça yüksektir. Cerrahi müdahale, hastaların hızlı bir şekilde kilo vermesini sağlar ve obeziteye bağlı sağlık sorunlarını azaltır. Ayrıca, yaşam kalitesini artırarak, psikolojik iyilik halini de destekler. Ancak, cerrahiyi takiben sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi gerekmektedir.

Obezitenin tanımlanmasında genel olarak vücut ağırlığının boyun karesine bölünmesi ile elde edilen vücut-kitle indeksi (kg/m2) kullanılmaktadır. Obezite cerrahisi vücut-kitle indeksi 40 kg/m2ve üzeri olan ve 35 kg/m2 üzeri olup şeker hastalığı, hipertansiyon (yüksek tansiyon), kolesterol yüksekliği, uyku apnesi gibi ek problemleri olan hastalara yapılmaktadır. Cerrahi öncesinde diyet, egzersiz, ilaç tedavisi gibi tedavi yöntemleri denenmelidir. Ayrıca dikkatli ve detaylı bir klinik değerlendirme ile obeziteye neden olabilecek başka bir hastalık olup olmadığı incelenmelidir. Bu nedenle hastanın multidisipliner bir ekip çalışması ile değerlendirilmesi gereklidir. Ameliyat kararı verilmeden önce hastanın endokrinoloji, psikiyatri ve göğüs hastalıkları uzmanlarınca değerlendirilmesi gereklidir.

Güncel olarak obezite cerrahisi, diyet ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle tedavi edilemeyen hastalarda uygulanmaktadır. Obezite cerrahisinin sadece kilo verme ve kozmetik amaçlarla yapıldığı düşünülmemelidir. Obezite cerrahisinin kilo vermeye ek olarak şeker hastalığı, hipertansiyon (yüksek tansiyon), kolesterol yüksekliği, uyku apnesi, kalp-damar hastalıkları, ani ölüm riski gibi ciddi sağlık sorunlarını düzeltebileceği veya önleyebileceği bilinmelidir.

Bilimsel çalışmalarda cerrahi yapılan hastalarda vücut ağırlığındaki belirgin azalma dışında kan şekerinde düşme, diyabette düzelme, kalp ve damar sistemine ait risk faktörlerinde düzelme, kalp krizi, felç ve ani ölüm oranlarında da önemli oranda azalma olduğu gösterilmiştir. Şeker hastalığına bağlı komplikasyonlarla ilişkili ölümlerde de önemli ölçüde azalma görülmektedir. Kolon, böbrek, yemek borusu, bazı karaciğer ve endometrium kanseri riski obezite varlığında artmakta, obezite cerrahisi sonrasında ise bu risk azalmaktadır.

Başlıca Ameliyat Teknikleri

Ayarlanabilir Gastrik Bant (Adjustable Gastric Banding)

Mide kelepçesi olarak da bilinir. Midenin üst kısmının etrafına bir bant yerleştirilerek gıda alımının kısıtlanmasına yönelik bir girişimdir. Laparoskopik olarak uygulanır. Bugün uygulanan güncel tekniklere göre kilo kaybı yeterli değildir. Mekanik komplikasyon ve reoperasyon (yeniden ameliyat) oranı yüksektir. Genel olarak terk edilmekte olan bir yöntemdir.

Vertikal Gastrektromi (Gastric Sleeve, Tüp Mide)

Midenin bir tüp şeklinde küçültülmesi işlemidir. Bugün dünyada en yaygın olarak yapılan işlemdir. Gıda alımının kısıtlanması ve iştahın azalması ile etkili olmaktadır. Teknik olarak diğer ameliyatlara göre daha basittir. Komplikasyonları da daha azdır. Bağırsağa dokunulmadığı için metabolizmada komplikasyonlar da görülmemektedir. Tüp mide ameliyatı, ayarlanabilir mide bandına göre daha çok kilo kaybı ve obeziteye bağlı diğer sorunlarda da daha fazla düzelme sağlamaktadır. Daha komplike olan gastrik bypass gibi ameliyatlarla da benzer sonuçlar sağlamaktadır.

Roux-en-Y Gastrik Bypass

Hem kısıtlayıcı hem de bağırsak emilim yüzeyini azaltan bir ameliyattır. Küçük bir mide poşu oluşturularak gıda alımı azaltılmakta, bununla birlikte ince bağırsakların bir kısmı bypass edildiği (atlandığı) için yağ ve şeker emilimi de azalmaktadır. Reflü varlığında ve ileri derecede obezitede tercih edilmektedir. Tüp mide ameliyatından sonra en çok uygulanan ameliyattır. Kilo verme ve obeziteye bağlı şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, uyku apnesi gibi durumların iyileşmesinde de oldukça etkilidir.

Mini Gastrik Bypass (Tek Anastomozlu Gastrik Bypass)

Obezite cerrahisinde üçüncü sıklıkta uygulanan ameliyattır. Mide poşu roux-en-y bypass’a göre daha büyüktür. Avantajı etkili kilo kaybı ve tek anastomoz gerekliliğidir. Obeziteye bağlı şeker hastalığında düzelme açısından etkili bir ameliyattır. Erken dönem komplikasyonlar da az görülmektedir. Ancak uzun dönem sonuçları ile ilgili yeterli veri yoktur. Safra reflüsü ve ciddi emilim bozuklukları uzun vadede görülebilmektedir.

Biliyonpankreatik Diversiyon / Duodenal Switch

Her iki ameliyat da komplike ameliyatlardır. Kilo vermek açısında etkili ameliyatlardır ancak uzun dönemde malabsorbsiyon (emilim bozukluğu) ile ilgili komplikasyonlar daha sık görülmektedir. Yukarıda bahsedilen ameliyatlara göre çok daha nadir yapılan ameliyatlardır.

Tüm bu ameliyatların avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Güncel bilgiler ışığında dünyada en yaygın ameliyat tüp mide ameliyatı, daha sonra ise roux-en-y bypass ameliyatı tercih edilmektedir. Bu iki ameliyatın sonuçları genel olarak benzerdir. Her iki ameliyat da kilo verme ve obeziteye bağlı şeker hastalığı, yüksek tansiyon, uyku apnesi, kolesterol yüksekliği gibi durumlarda tam veya kısmi iyileşme sağlayabilmekte ve hayat kalitesini arttırmaktadır.

Uygun hasta seçimi, uygun ameliyat seçimi, titiz ve detaylı ameliyat öncesi inceleme, ameliyat sonrası erken ve geç dönem düzenli takip başarılı tedavi için kritik öneme sahiptir.

Endoskopik Yöntemler (Mide Balonu)

Obezitenin endoskopik tedavisi ameliyat olmak istemeyen hastalarda cerrahiye göre daha az invazif yöntemleri içerir. Endoskopik tedaviler genellikle medikal tedavi (ilaç, diyet tedavisi) ile cerrahi tedavi endikasyonları arasında kalan hastalarda uygundur. Obezite cerrahisi için gerekli kıstasları karşılamayan hastalarda kullanılabilir. Bu alanda yeni ve farklı teknikler ile ilgili çalışmalar sürmektedir. Güncel olarak intragastrik balon (mide balonu)  uygulanmaktadır. Daha etkili olduğu için mide balonu daha sık kullanılmaktadır. Mide balonu ameliyat olmak istemeyen, ameliyat için gerekli kriterleri karşılamayan veya ileri derecede şişman hastalarda ameliyat öncesi bir miktar kilo kaybı sağlamak ve ameliyat risklerini azaltmak için kullanılmaktadır.

Konu Hakkında Detaylı Bilgi Almak İçin İletişime Geçiniz